1 Eylül 2011 Perşembe

Kırklareli Kıyıköy













Kıyıköy' den bahsedilince, burayı birkez olsun görmüş olanlar için bile, hafızamızın kadrajına kaydettiği hep aynı fotoğraf canlanıverir. Muhtemelen Kartal çay bahçesinden bakışlarımızı çevirdiğimiz bir panaromada, yemyeşil bir doğa parçasının içinden yorgun ve kıvrımlar çizen akışıyla Papuçdere, bir lagün ağzından Karadeniz' in hırçın dalgalarıyla buluşmaktadır. Hemen kumsalın kıyısından falezlenerek yükselen ve denize bir at başı gibi uzanmış tepenin yükseğindeyse Kıyıköy yer alır. Kıyıköy' ün balıkçı barınağının olduğu yönüne bakan kısmında, Kazanderesi aynı yorgun akışıyla limanın hemen bitişiğinden Karadeniz' e kavuşmaktadır.

Kıyıköy'ü iki yakasından kuşatmış Papuçdere ve Kazandere öyle yılgın, öyle yorgun akarki, bazen onun denize değil tersine tersine aktığı gibi bir hisse bile kapılabilirsiniz.

Kıyıköy...



Burası Kırklareli' nin Vize ilçesine bağlı, tarihi ilkçağa değin uzanan bir balıkçı beldesidir. İstanbul'a 164 km, il merkezine 92 km, ilçe merkezi Vize' ye ise 38 km uzaklıkta yer alır. Belde, tarihi varlıkları, Istrancaların bağrından kopup gelen akarsularının yeşile bezediği zengin doğası, ancak bir yürüyüş mesafesi kadar uzaklıkta falezler oluşturan girintili çıkıntılı kıyıları arasında keşfetmeye hazır koyları, hele ki Karadeniz'in ve akarsularının sunduğu lezzetli balıklarıyla tatilcilerin gözdesi olmuştur.



Beldenin bilinen en eski adı Salmydessos' tur. "Pırıltılı, kutsal, güzel yer" manasına gelmektedir. Dil bilimi uzamanı Bilge UMAR' ın tesbitlerine göre ise, M.Ö. 400'lerde Helenler bu bölgeye " Bal yiyenlerin yurdu", ve"Darı yiyenlerin yurdu" demişlerdir. Zira yaşam biçimlerine göre isimlendirilen Trak boylarından sebep böyle anıldığı ileri sürülmektedir.



M.Ö. 500' lü yılların ilk çeyreğinde Pers İmparatoru Darius' un kudretli orduları önünde Anadolu' dan Balkanlar' a doğru kaçan Lidya' lılarca yerleşim olarak kurulduğu düşünülmektedir. Tarih içerisinde Traklar, Persler, İskitler, Medler, Ceneviz kolonileri gibi birçok medeniyeti gören Kıyıköy daima önemli olagelmiştir.






Adı burayla anılan en önemli kişilik ise, tarih sahnesine "Roma' yı yakan adam" olarak geçecek, Trakya valisi iken Kıyıköy' e sayfiyeye gelen Neron' dur. Roma ve Bizans dönemlerinin izlerini bugün bile beldede görmek mümkündür. İmparator Jüstinyen döneminde yapılan ve hala ayakta duran surlar, buranın bir kale-kent olarak da çok önemli görüldüğüne işaret eder.



Yönetim merkezleri olarak Vize' yi seçen Roma ve Bizans kral ve prensleri, bir sayfiye yeri olarak Kıyıköy' ü hep önemsemişlerdir. Hatta Osmanlı döneminde, Istrancalardaki av partileri sonrasında dinlenmeye çekildikleri yer olarak Kıyıköy' den sıkça bahsedilir.



Tarih içinde, Osmanlı Rus Savaşı sonrası Ruslar' ın, Balkan Savaşları sonrası Bulgar ve Yunan işgallerini yaşayan Kıyıköy, tarih kitaplarında adı geçen o tarihi sınır hattının da bir ucunda yer almıştır. "Midye-Enez Hattı..." Zira yakın zaman kadar beldenin bilinen adı Midye' dir. O dönemler Rum ve Bulgar nüfusun da ağırlıklı yaşadığı bölgeye, mübadele sonrasında denizciliği iyi bildikleri için Selanik göçmenleri yerleştirilir. 1960' lara kadar Midye olarak bilinen beldenin ismi, bunun yabancı bir isim olduğu savına saplanılarak Kıyıköy olarak değiştirilir.



Kıyıköy son yıllarda turizmde de kendine açılımlar arayan, genel itibarı ile bir balıkçı beldesidir. Tarım ve hayvancılık da yörede diğer geçim kaynakları arasında yer alır.



İstanbul' a yakın oluşu sebebiyle, özellikle hafta sonunu bu huzurlu beldede geçirmek isteyenlerin sayısında ciddi bir artış gözlemlenmektedir. Denize girebileceğiniz, doğanın içinde huzur dolu anlar geçirebileceğiniz gibi, Karadeniz'in lezzetli mevsim balıklarının ( palamut, kalkan, mezgit, tekir, barbunya, hamsi, karagöz vb...), akarsularında avlanabilen kefal, alabalık gibi tatlı su balıklarının da tadına bakabilirsiniz. Bu konuda hizmet veren değişik konseptlerdeki işletmeler son yıllarda büyük rağmet görmektedir.



Denize girebilecekler için Kıyıköy ve civarında birçok seçenekler mevcuttur. Hemen beldenin iki yanında yer alan kumsallarda denize girilebildiği gibi, özellikle kamp-karavancılar ile motor gruplarının daha çok tercih ettikleri Selvez, Poliçe, Panayır İskelesi koyları keşfedilmeye hazır, Kıyıköy' ün bir yürüyüş mesafesi uzaklığında yer alır. Fakat yine de buralara aracıyla ulaşmak isteyenler, dolanarak giden köy yollarında önce Kışlacık köyüne uğlamalı ve bu koylara sapan yolları kaçırmamaya özen göstermelidir.



Tekirdağ Kırklareli sınırını çizen bir derenin hemen ağzında yer alan Kastro Koyu ise, her ne kadar coğrafi olarak Tekirdağ' a bağlı olsa da, bilinirliğini Kıyıköy' ün vizyonuyla cilalamaya devam etmektedir. Burası aynı zamanda Trakya' nın tek doğal yaşlı karaçam ormanı alanıdır.



Kıyıköy'ün etrafında Jüstinyen döneminde ( 527-565 ) yapılan kale duvarlarından bahsetmiştik. Savunma kalesi görünümü arzeden Kıyıköy surlarında yer alan gizli tüneller, sarnıçlar, savunma hendekleri tahrip olarak günümüze gelmiştir.



Trakya' nın iç kesimlerinden antik Diyonisos Şarap Yolu üzerinden manda arabaları ile Kıyıköy limanına amforalar içinde taşınan şaraplar, buradan Avrupa limanlarına aktarılırdı. Bu yönüyle ticari bir önemi de olan Kıyıköy, Helen geleneğinden gelen pagan-panayırlarının da sosyal ve ticari yaşamına izler kattığı bir yerleşim olmuştur.



Jüstinyen dönemine tarihlenen, ayakta kalmayı başarmış ama bakımsızlıktan kendini bir türlü kurtarıp anlamını tazeleyemeyen bir başka önemli yapı ise, kayalara oyularak yapılan Aya Nikola manastırıdır.



Hırıstiyan azizlerine ithafen isimleri verilen manastırlar içinde bu ismi almış olmasının ipucunu süren Alman Türkolog ve Osmanist Hans JOACH, 4. yy' da yaşayan Aziz Nikolaus ( Noel Baba )' nın mezarının Babaeski' de olduğu savına dayanarak, bu yörede azizin çok önem atfedilen biri olmasına bağlar. Zemin kat kilise ve ayazmadan oluşurken, üst tarafta keşiş odaları yer almaktadır. "Terleyen Heykel" diye mucize yarattığına inanılan Aziz Nikola' ya ait önemli bir heykelciğin ve manastırın diğer değerli eşyalarının Rus ve Bulgar işgalcilerce kaçırıldığı tesbit edilmiştir.



Gözlerden uzak, kendi ürettikleriyle geçinen keşişlerin yanısıra şifa aryanların, dünya nimetlerinden uzaklaşarak çile doldurmak isteyen inanç sahiplerinin de uğradığı önemli bir sığınaktı Aya Nikola manastırı. Tüm bu derin arka plana rağmen, şimdilerde korumasız bakımsız kaderine terkedilen manastır turizm içinde değer bulacağı zamanı beklemektedir.



Kıyıköy, son yıllarda özellikle haftasonu gezileri için de bir çok tur şirketinin protföyünde yer almaya başlamıştır. Doğa ve kültür turu olarak zengin bir içerikle donatılmış turların yanısıra, özellikle fotoğraf grupları için de eşsiz doğası sayısız seçenekler sunmaktadır.



Kıyıköy...



Denizin, tarihin, yeşilin ve suyun çizdiği panaromada kendine yer edinen bu belde muhakkak görülmesi gereken bir yer ve misafirlerini bekliyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder