1 Şubat 2012 Çarşamba

OLASI İZMİR DEPREMİ-FA​Y HARİTASI

Prof. Dr. Şener Üşümezsoy
İzmir'de 7.2 büyüklüğünde deprem olabilir mi?

İzmir'de deprem riski Gerek yerli, gerek yabancı bazı "bilimadamları" tarafından İzmir'i 7.2'lik bir depremin beklediği dillendirilmektedir. Bu durum olası mıdır sorusunu bilimsel olarak cevaplamak ancak bu olasılığı ileri sürenlerin "bilimsel" verilernin çürütülmesiyle mümkündür.
7.2'lik depremi ileri sürenler hangi fayın kırılacağını, fayın kırılma tipini ve fayın biriktirdiği enerjiyi ortaya koymadıkları gibi, bu fayların en son ne zaman kırıldığını ve tekrarlanma aralıklarını da ortaya koymamaktadırlar. Bundan dolayı 7.2'lik deprem tahminleri bilimsel değil, inanaçsaldır.
O halde İzmir'i bekleyen depremin büyüklüğü, kırılacak fayın uzunluğu, yırtılma alanı, deprem sırasındaki atım miktarı ve depremin tekrarlanma aralığını ortaya koyarak bir kestirme yapmamız gerekmektedir.
Bu konudaki somut bilimsel veriler, bölgenin tektonik evrimi ve bölgeyi etkileyen gerilme kuvvetlerinin yönü tüm bölgede yaptığımız evrim çalışmaları ışığında ele alınmalıdır. Bu evrim çalışmalarının yanında sismik kesitler, modern dönemdeki sismolojik kayıtlar ve tarihsel depremlerdeki şiddet dağılımı gibi bilimsel veriler analizimizin temelini oluşturmalıdır. Bu veriler ışığında İzmir'i doğrudan etkileyecek bir deprem oluşturan fay hattı, İzmir'in batısındaki Narlıdere fay hattıdır. Balçova'dan başlayan, körfeze paralel olarak uzanan bir fay olarak uzanan bu fay hattı Narlıdere'den batıya doğru denizin içine girmekte ve Urla adasına doğru uzanmaktadır. Bu fay hattı düşey bir fay olarak kırılmakta ve depremleri oluşturmaktadır.


Körfeze bakış ve Balçova fayı
Bu depremlerdeki toplam yer değiştirmeler nedeniyle fayın güneyindeki Narlıdere sırtları dağ kuşağı olarak yükselmektedir. Bu sırtların maksimum 1 m. yükselmesi ile 6.5 büyüklüğünde tarihsel depremler olagelmiştir.
Fayın kuzeyindeki alan (çöküntü alanı) ise bu depremlerde çökerek İzmir Körfezi'nin derin çukurlarını oluşturmuştur. Fayın doğudaki ucunda yoğun kaplıcaların varlığı bu yırtılmanın ürünüdür. Narlıdere'nin batısında Güzelbahçe'ye doğru uzanan kesim aktivitesini yitirmiş, suskunluğa geçmiştir. Fay aktivitesi Karabağlar ile Urla adası arasındaki kıyı şeridine göçmüştür. Diğer taraftan 2004 yılında Seferihisar bölgesinde hissedilen depremlerin yanal atımlı faylarda gerçekleştiği varsayılmaktadır. Güzelbahçe, Yelki, Çamlı, Seferihisar boyunca uzanan yan atımlı fay kuşakları gerçekte susmuş faylardır, aktivitelerini yitirmişlerdir. Esas aktivite doğu-batı gidişli Narlıdere fayı ve denizdeki devamındadır. Bu düşey bir fay sistemidir.
Bölgenin kuzey-güney yönlü genişlemesinin ürünü olarak tabandaki blok Narlıdere sırtları yükselirken, tavandaki blok ise fay düzlemi boyunca kayarak çökmektedir. Bu çöküntü alanı da İzmir Körfezi'nde yer alır.
Bu veriler ışığında tarihsel depremleri göz önüne aldığımızda İzmir'i etkileyen iki deprem analiz edilmelidir. Bu depremlerin tarihsel kayıtlarını birlikte okuduğumuzda İzmir'i bekleyen deprem riski konusunda somut bir fikrimiz oluşacaktır. Bu depremlerin yırtılma şiddetlerini göz önüne alan değerlendirme bölgedeki, yakın alandaki fayın bilinmesiyle mümkündür. Depremin tarihsel verilerini birlikte okuyalım:
10 Temmuz 1688 depremi
"Bu, büyüklüğünün nispeten az olmasına rağmen yerel yıkıma yol açan bir depremdi ve o sıralar Levânt'ın [Doğu Akdeniz] gelişen ticari merkezi olan Smyrna'da (İzmir) büyüklüğüyle orantısız hasara neden olmuştu. Kentte çok sayıda Avrupalı diplomat ve tüccar bulunduğundan ötürü bu olay, bütün tarihi depremlerin en iyi bilinenlerinden biridir. Aşağı yukarı aynı bilgiyi veren çok sayıda kaynak, genelde Fransız konsolosluğunun iki raporuna dayanmaktadır: Bu raporların özetleri, aşağıda belirtilen ayrıntıların ana hatlarını sağlıyor. Döneme ve yakın-dönemlere ait daha kısa birkaç rapor, olayla ilgili bilgimize önemli hiçbir şey eklemezler.
Deprem, 11.45'te oldu ve 20-50 saniye sürdü. Hasarın büyük bölümü, İzmir'in rakımı düşük alanlarında oluştu; evlerin ve kamu binalarının dörtte üçüyle birlikte doğuya bakan duvarların büyük bir kısmı yıkıldı. Kentte bulunan 17 büyük camiden sadece üçü ayakta kaldı, bunlar da ağır hasar görmüşlerdi ve çökmek üzereydiler. Fazlızâde ve Bıyıklızâde camileri tamamen yıkıldı. Birçok büyük kilise tamamıyla çöktü: Fransisken, Cizvit ve Cemaatsel Yönetim kiliseleri tamamıyla yerle bir oldu; bu kiliselerden geriye kalanlar, daha sonra çıkan bir yangında kül oldu ve yangında iki papaz, yaşamını yitirdi. Yunan Metropolitan kilisesi, Ermeni kilisesi ve St. Photini şapeli tamamen yıkıldı. Ortodoks mezarlığındaki St. George Kilisesi ağır hasar gördü.
Şok, kentin Avrupai kesiminde bir yangın çıkmasına neden oldu. Yangın hızla, 'Fransa Sokağı' boyunca sahile ve doğuda 'Apano Mahalas' mahallesine kadar yayıldı. Hasar özellikle yabancı konsolosluklar bölgesinin deniz tarafında daha ağırdı: Deprem ve yangın buradaki bütün depoları ve içlerindeki malları, Avrupalıların mobilyaları ile diğer eşyalarını yok etti. Temmuz'un sonlarında hâlâ için için yanmaya devam eden enkazdan sadece küçük bir miktar para kurtarılabildi. Yangında İngiliz, Fransız ve Hollanda ofislerine ait arşivlerin yanı sıra yabancı konsoloslukların arşivleri de kül oldu. Fransız, İngiliz ve Hollandalı tüccarlar bütün dosyalarını, yazışmalarını ve borç makbuzları ile yerel tüccarlardan alacaklarının makbuzlarını yitirdikleri gibi bir milyon kuruş değerindeki mallarını da kaybettiler. Depremde ve yangında zarar görmeyen mallarla kişisel eşyalar ise, Eylül'de başlayan şiddetli yağmurlarda yok oldu: Smyrna'da ticaret tamamen felce uğradı.
Yangın, kentin geri kalan kısımlarının da çoğuna sıçradı ve kalan ne varsa küle çevirdi: Depremden sonra Avrupai kesimden geriye sadece tek bir duvarın kaldığı söylenir. Yangın, çarşılara da yayıldı; buna karşın Türk semtleri, kutsal Ramazan ayında yemek pişirmek üzere yakılan ateşler söndürüldüğü için, kurtuldular.
Depremde iki ya da üç han çökerek 600-700 tüccar ile hayvanlarının ölmesine neden oldu; duvarları taştan inşa edilen ve kurşundan çatısı olan Köprülü Hanı, depremde hasara uğramadı ancak yangında küle döndü. Ana Çarşı'nın en sonunda bulunan 'Pamuk eğiricileri' hanı dışında, Smyrna'daki diğer bütün hanlar ya depremde yıkıldı ya da yangında kül oldu. Gümrük Ofisi'nin Eski Binası çöktü, ancak her iki tarafından kemerli taş depolarla korunan Yeni Bina, depremden ve yangından kurtuldu.
Deprem sonucunda, kentten yaklaşık üç kilometre uzaklıkta ve İzmir Körfezi'nin girişinde bir yarımada üzerinde bulunan Sancak Burnu hisarı, tamamen yıkıldı. Çevresindeki toprak ile birlikte hisar suya batarak, genişliği 50 metre olan bir deniz parçasıyla ana karadan ayrılan bir adacık oluşturdu. Hisarın kendisi tamamen toprağa gömüldü ve deniz suyu, içerideki mazgallar ile topun seviyesine kadar yükseldi. Hisarın anakarada civarında bulunan evlerin dörtte üçü, depremde yıkıldı.
Kentin rakımı düşük kısımlarında yer ilk şokla yarıldı ve yer yer çatlaklardan su fışkırdı. Depremden sonra, toprağın yaklaşık 60 santimetre denize gömülmüş olmasından dolayı, Smyrna'da denizin iç kısımlara doğru ilerlediği anlaşıldı.


Sahilden uzaklaştıkça, hasar da hızla azalıyordu. Pagus Dağı ve St. Peter kaleleri ya hasara uğramadı ya da çok az uğradı; bu kaleler, hasarın genellikle hafif olduğu Smyrna'nın doğusundaki tepelerin üzerine inşa edilmişlerdi. Smyrna'dan uzaklaştıkça, hasar çok hızlı azalıyordu: Sidigny'de (Seydiköy) sadece birkaç ev yıkıldı; Durgutli (Turgutlu), Philadelphia (Alaşehir) ve Magnesia'da (Manisa) da aynı durum söz konusuydu ancak sonuncu kentte Ulu Cami'nin minaresinin şerefesinin üst kısmı çatladı. Deprem, Foça, Sakız Adası, Naxos ve Scala Nova'dan (Kuşadası) da bildirildi, fakat bu yerlerde kesinlikle hiçbir hasar yoktu.
Smyrna yakınlarında su pınarları kurudu ve başka yerlerde-geçici bir süre için- iki su değirmenini döndürmeye yetecek miktarda su çıkaran, yeni pınarlar oluştu.
Şok, denizde de hissedildi ve Smyrna yakınlarında seyreden gemiler sallandı. Depremin küçük bir sismik deniz-dalgasına yol açtığına ilişkin kimi kanıtlar vardır.
Depremle ilgili haberler, kimi durumlarda aşırı derecede abartılmış olarak, kısa sürede Avrupa ve Ortadoğu'ya yayıldı.
Depremden sonra, artçı şoklar devam ederken, özellikle Avrupalı tüccarlar Smyrna'dan taşınmayı ve ofislerini Sakız Adası, Foça ya da Manisa'da kurmayı ciddi bir biçimde düşündüler: Fransızlar, konsolosluklarını Smyrna'nın birkaç kilometre güneydoğusunda bulunan Buca'ya taşıdılar ve ticari ofislerini geçici bir süre için Foça ile Manisa'da kurdular. Bu, depremin kent dışında ya çok az hasara yol açtığını ya da hiç hasar vermediğini doğrular. Yağma, hastalık, devam eden artçı şoklar ve yerel valilerin isyanı, genellikle tüccarlardan oluşan çok sayıda insanı, Smyrna'yı temelli terk etmeye ve Küçük Asya'nın diğer kısımlarına göç etmeye zorladı; bunların bir kısmı, Halep ve [Lübnan'daki] Saida'ya yerleşti.
Kent yeniden inşa edildiğinde, sadece temeller ile duvarların alt kısımları taştan yapıldı; binaların geri kalan kısımları tahtadan ve tuğladan inşa edildi. Bu teknik, sonraki depremlerde dayanıklılığını kanıtladı."
1688 depreminden sonra öncü bir depremle başlayan 3-5 Temmuz 1778 depremi gelmiştir. Bu depremin şiddetini ve etkilerini öncü ve artçılarıyla birlikte göz önüne almamız İzmir'deki depremselliği anlamamız için gereklidir.
16 Haziran 1778 öncü depremi
"Bu, bu tarihten önce başlayan ve İzmir'de bir süredir devam etmekte bulunan öncü şoklar dizisini izlemişti. Yer sarsıntısı, saat 18 ile 19 arasında meydana geldi, 5-7 saniye sürdü ve kentte geniş çaplı hasara neden oldu. Büyük Camii'ye hasar verdi, bir minarenin çökmesine neden olup birçok evde hasara yol açtı ancak bu evlerden hiçbiri yıkılmadı. Liman girişindeki gemiler şiddetli biçimde sallanmıştı; bazılarının hasar gördüğü de söylenmiş idi. Temmuzun 3'üne kadar her gün, artçı şoklar vuku buldu."
3-5 Temmuz 1778 artçı depremi
"Bu, İzmir'deki dizinin ana şokuydu. Saat 2.30'da meydana gelip yaklaşık 15 saniye sürdü ve İzmir'in neredeyse tamamını harabeye çevirdi. Birçok evin yanı sıra üç hamam, üç minare ve aralarında öncü şoklardan zaten hasar görmüş olan Büyük Cami'nin de bulunduğu dört cami yıkıldı; ayakta kalan binalarda büyük çatlaklar vardı ve yıkılmak üzereydiler, kentteki bacaların tümü devrilmişti. Camilerden biri, yanındaki 50 dükkânın üzerine yıkılarak çok sayıda insanın ölmesine neden oldu; bir diğer caminin enkazı altında ise 40 kişi kaldı, bunlardan bazıları kurtulabildi. Bezestan ile çarşının kubbeleri hasar görmüştü; diğer taraftan 4 Nisan 1759 depreminden sonra kısa kazıklar üzerine yeniden inşa edilen deniz kenarındaki Avrupai kesim, en az hasara uğrayan yerdi. Bununla birlikte, bu kesimdeki Frenk Sokağı'nın Üç Köşe tarafında bulunan Rum katedrali St. Photius yakınlarında bazı yerlerde, yarılan toprağın çökmesi nedeniyle, ağır hasar meydana gelmişti.
Bir kaptanın günlüğü, 'büyük Ourla' (Urla) Adası kıyılarının sular altında kaldığını ve depremin yol açtığı uzun bir çatlaktan, yoğun bir duman çıkmakta olduğunu söylüyor. Vourla (Urla) açıklarındaki bir başka geminin kaptanı ise, 5 Temmuz (3 Temmuz ile karıştırılmıştır) saat 3'te, İzmir'den 18 mil uzakta demir atmış iken, bulunduğu yerin karşısında toprağın varıldığını ve gemisinin hasar gördüğünü söylemektedir. Yer yarıkları ile çatlaklarının, Efes yakınlarındaki adı belirtilmeyen bir dağda gözlendiği de bildirilmişti. Depremin neden olduğu hasarın Seydiköy ve daha batıya kadar uzandığı da söylenmiştir, ancak ayrıntılı bilgi yoktur.
Artçı şoklar 24 saat devam etti; önceki şoklarda zaten çatlamış olan çok sayıda ev, minare ve kamu binasını yere indirdi. Halk, evlerini terk ederek açık alanlarda yaşamaya başladı; Avrupalıların büyük bir kısmı liman girişindeki kendi ülkelerine ait gemilere sığındı, Fransız konsolos ise ofisini ve arşivini yirmi gün kaldığı bir gemiye taşımıştı.
5 (4) Temmuz saat 13.30'da aynı kuvvette bir yersarsıntısı daha oldu; duvarlar ile evleri yıktı ve Fransa'nın konsolosluğunun yakınındaki bir evde başlayan yangın, kısa sürede yayılıp 36 saat içinde kentin yarısını küle çevirdi. Aralarında İngiliz, Fransız, Napolili, Dubrovnikli ve Venedikli konsolosların evlerinin de bulunduğu St. Venerande'ye kadar olan binaların tümü yanıp kül oldu; yakacak başka bir şey kalmayınca yangın, dağların eteklerinde söndü. Yangına dayanaklı biçimde yapılan üç depo da, yanıp kül olmuştu. Yangının yol açtığı kayıplar ile sonrasındaki yağma o kadar büyüktü ki, depremin neden olduğu hasarı geçmişti. Toplam kayıp, 60 milyon 'real (eski İspanyol parası)' olarak tahmin edilmişti. Bu depremlerdeki toplam tahmini ölü sayısı ise, 200'den fazlaydı.
Bazıları ek hasara neden olup çoğu Seydiköy ve Urla gibi İzmir'in güneybatısındaki yerlerde kuvvetli bir biçimde hissedilen artçı şoklar, altı hafta boyunca devam etti. 5 Temmuzdakine ek olarak, seri içinde meydana gelen önemlice artçı şoklar 16, 21, 22, 23 Temmuz'da idi."
1 Ekim 1778 artçı depremi
"Saat 13'te İzmir'de şiddetli bir artçı şok hissedildi, saat 21'e kadar bunu birçok başkası izledi. Büyük hasara yol açtı; 3 Temmuz depreminde zaten hasar görmüş olan fakat onarılmış bulunmayan iki cami, beş ev, bir büyük han ve bir hamam yıkıldı, can kaybı olmadı. Marinanın ana şoktan az hasar görmüş bulunan Avrupa kesimi, bu kez ağır hasara uğradı ve hasar görmemiş bir tek ev kalmadı.
Artçı şokların hissedilmesi, 16 Kasım'a dek kuvvetli bir biçimde devam etti; 17 Şubat 1779'a kadar ise tamamen sona ermemişlerdi."
Kasım 1778 artçı depremi
"İzmir'de bir yersarsıntısı hissedildi, bunu başkaları izledi; hasara yol açmadılarsa da halk arasında epeyce panik oldu."
1688 depremi Narlıdere-Balçova arasındaki fayın karadaki doğu kesiminde gerçekleşmiştir. 1778 depreminde ise Narlıdere fayınını Urla'ya doğru uzanan deniz içindeki kısmı yırtılmıştır.
Bu verileri göz önüne aldığımızda toplam 25-30 km uzunluğu olan bu fayın kırılmasıyla maksimum 1 m. çökmenin (atım) olduğu durumda 6.5'lik bir deprem söz konusudur. Keza rıhtımdaki 60 cm'lik bir çökme, fay atımından çok deniz kıyısındaki alüvyon çökellerin denize batmasıyla gerçekleşmiştir. Bu da faydaki maksimum 1 metrelik düşey atımla uyumlu bir kriterdir. 1778 depreminde ise fayın deniz içindeki kısmı yırtılmıştır ve denizde 1 metre kadar çökmenin gerçekleştiği görülmüştür. Bu nedenle Urla kesiminde yıkım daha yüksek olmuştur.
Her iki depremde de İzmir'in doğusundaki alanda yıkım olmamıştır. Bu da İzmir'in doğusundaki Kemalpaşa'ya kadar uzanan Kavaklıdere yöresinde aktif bir fayın olmadığını göstermektedir.
7.2'lik deprem konusunda körfezi boydan boya geçen 60-70 km uzunluğunda bir fayın olduğu varsayılmaktadır. Oysa burada hiçbir fay emaresi yoktur. Arazi çalışmaları da tarihsel depremler de bunu açıkça ortaya koymaktadır.
Diğer taraftan Seferihisar-Güzelbahçe hattı boyunca kuzey-güney yönlü faylar aktif olmayıp susmuş faylardır. Bu faylardancbüyük deprem beklemek olanaksızdır. Faylar hem kısadır hem de gerçek anlamda aktif değildir. Yalnızca Narlıdere fayının kırılması sürecinde Narlıdere sırtlarının güneye doğru saatin tersi yönünde dönmesiyle, bu dönmeye olanak sağlayan kayma düzlemlerindeki yırtılmalarla aktivitesi sınırlıdır. Bu nedenle körfez batıya doru genişleyerek derinliği artmaktadır. Doğuda ise aktif fay olmadğı için körfez daralmaktadır.
Bu karmaşık veriler ışığında İzmir'de neden 7.2 büyüklüğünde deprem olamayacağı açıklanmıştır. Çünkü 25 km uzunluğundaki bu fayın düşey olarak 1 m. atımla yırtılmasıyla en fazla 6.5'lik depremler olmuştur. 1688 ve 1778 depremlerindeki zaiyatlar yangınlardan kaynaklanmış ve depremin büyüklüğü 6.5'ten fazla olmamıştır. 7.2 ile 6.5 arasındaki fark ise enerji olarak 20-25 kattır. Bu anlamda 7.2'lik deprem bilimsel bir temele dayanmamaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder