2 Şubat 2010 Salı

PİGME VE YAĞMUR ORMANLARI






Güneş, yer üzerinde nokta nokta parıldayan ışıklardan meydana gelmiş bir ağdır, gökyüzünde hareket eden parlak bir disk değil. Yıldızlar geceleri gözle görülmez. Mevsimler güçlükle değişir. Arazinin başlıca işareti hiç işaret olmamasıdır, görünürde ne bir yükselti vardır, ne de doğru uzanan özel bir ağaç, hiçbir şey! Sesler en yüksektedir. Avlanma sırasında av, avcıya metrelerce uzaktayken, yalnızca işitilebilir.

Her ne kadar bu bir bilim- kurgu gibi görünürse de aslında Kongo yağmur ormanlarında yaşayan Ba Mbuti Pigmeleri’nin dünyasıdır. Bir çevre olarak yağmur ormanı Pigme yaşamını bir zarf gibi sarar; doğal olarak da hayatın her yanını, onların gördüğü şekliyle bile, etkiler. Dal ve yapraklardan yapılmış, her tarafına yeşillikler sarılmış, içine girilmesi çok zor, basık kulübelerinde yaşayan pigmelerin belirli bir şeyi herhangi bir mesafeden görme deneyimleri hiç yoktur. Sonuç olarak perspektif duyguları şiddetle körelmiştir. Tam korunmalı bu dünyadan dışarıya ilk kez adım atmanın nasıl bir şey olduğunu düşünebilir misiniz? Ba Mbuti kabilesinden bir pigme olan Kenge, bu deneyimi geçirdi. Antropolog Colin Turnbull onu açık bir çayırlık alana çıkardı. Bir buffalo sürüsü de birkaç kilometre ötede, onların durduğu yerden çok aşağılarda otluyordu. Ormanda buffalonun büyüklüğünü zaten yakında bilen Kenge’ye önünde noktalar halinde duran bu hayvanların bir şey ifade etmemesi gerekirdi. Fakat o Colin’e sordu: ‘’Bunlar hangi böcekler’’ ‘’Kenge’ye bu böceklerin buffalolar olduğunu söylediğiğmde’’ diyor Colin, ‘’büyük bir kahkaha attı ve bana yalanlar uydurmamamı söyledi’’ Colin onların aslında ne kadar uzakta oldujlarını anlatmaya çalıştığında ise, Kenge kol ve bacaklarındaki çamurları silkeledi, bu fantezilerle ilgilenmekten vazgeçti.

Daha sonra adamlar sürüye arabayla yaklaştıklarında, Kenge korktu. Yaklaştıkça hayvanların giderek büyüdüğünü görüyor, kendisine sihirli bir oyun oynadığı korkusuna kapılıyordu. Aslındaysa gözü yada beyni bizim sahip olduğumuz bazı şeyleri hiç öğrenmemişti. Yani, bir nesneye bakarken, nesne uzaklaştıkça yada yakınlaştıkça görüntünün gözde nispeten aynı büyüklükte kalmasını sağlayan, deneylerle öğrenilen, retinadaki görüntü büyüklüğü değişikliklerini düzeltme becerisinden yoksundu. Mesafeden sersemlemiş olarak, ağaçsızlık ve rölyefin keskinliği yüzünden, Kenge’nin beyni, onun zaten yetersiz olan deneyimlerine dayanarak yanlış tahminler yapıyordu. Yağmur ormanı ortamına alışmış olan Kenge, en azından bir an için, dünyayı az istikrarlı ve pekte önceden tahnin edilemeyen bir yer olarak bulmuştu. (C.M. Turnbull’un The Fo Rest People kitabından)


9. Sınıf Coğrafya Sunuları

Bermuda Şeytan Üçgeni

Atlantis

Farklı Coğrafya

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder