23 Haziran 2010 Çarşamba

CANLILARIN YERYÜZÜNE DAĞILIŞINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER








CANLILARIN YERYÜZÜNE DAĞILIŞINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER

1.FİZİKİ FAKTÖRLER:
a-)İklim:
Bitkilerin gelişmesi ve büyümesi için belirli bir sıcaklığa ihtiyaç vardır. Bu nedenle sıcaklık bitki çeşitliliği ve bunların yayılış alanları üzerinde etkilidir. Birçok bitki türü için sınırlayıcı en alt ve en üst sıcaklık -40 °C ile +40 °C arasındadır.
Su, bitkiler için hayati önem taşır. Bitkiler ihtiyaç duydukları suyu yağış, hava ve toprağın neminden elde eder. Bitkilerin çoğunun bünyesinde bulunması gereken su miktarı belli bir oranın altına düştüğünde bitkiler yaşamsal fonksiyon¬larını kaybeder. Bu nedenle yeryüzünün kurak ve yarı kurak sahalarında bitki örtüsünün sık olmadığı görülür.
Her iklim kuşağında bulunan bitki ör¬tüsü, kendine özgü hayvan top¬luluklarını bünyesinde barındı¬rır.

Adaptasyon:Bitki ve hayvan türleri yaşamlarını devam ettirebilmeleri için bulundukları ortamın iklim koşullarına uyum sağlamak zorundadır.Buna adaptasyon denir.Dünyanın farklı yerlerinden adaptasyona örnekler;
Tropikal yağmur ormanları: Ormandaki canlıların çoğu, güneş ışığından yararlanabildikleri için 30-40 m yükseklikteki ağaçların ve sarmaşıkların olduğu katmanda yaşar. Otlardan, ağaç kökleri ve dökülmüş yapraklardan oluşan en alt katman ise burada yaşayan canlılar ve böcekler için uygun ortam sağlar.
Çöller: Sıcaklık, ışık ve yağış miktarının bitki ve hayvan yaşamındaki sınırlayıcı özelliği çöllerde belirgin biçimde görülür. Çöller, çetin iklim koşulları nedeniyle fauna ve flora bakımından fakir ortamlardır.
Sıcak çöllerde suyun azlığı bitki¬ler ve hayvanlar için en önemli sorun¬durBu nedenle çöl bitkilerinin bir kıs¬mı suyu bulduğu zaman onu en yük¬sek düzeyde kullanarak kısa sürede filizlenir, meyve verir ve tohum saçar. Tohumlar da su buluncaya kadar bekler. Bazı çöl bitkilerinin su kaybını en aza indirmek için toprağın üstündeki bölümleri çok küçüktür. Bunların toprak altında yaygın kökleri vardır. Bazıları ise güneş ışığının etkisini en aza indi¬recek kadar ince ve uzundur. Örneğin, Saguara kak¬tüsü 15 m yüksekliğe ulaşır.Kaktüs gibi bitkiler suyu gövdelerinde depolar. Yaprakların yerini alan dikenler, nem kaybını azaltır.
Birçok çöl hay¬vanının rengi başka bölgelerdeki hayvanlara kıyasla daha açıktır. Pek çok çöl hayvanı, su ihtiyaçlarını bitkilerden özellikle su depolayan kaktüslerden temin eder.

Soğuk Çöller; Kutuplarda yaşayan hayvanlar, düşük sıcaklıklar ve besin yetersizliği gibi şartlara uyum sağlamak zorundadır. Örneğin, kutup ayıları, soğuk¬tan korunmak için buzun içinde kazdıkları yuvalarda kışı uyuyarak geçirir.
Kutup bölgelerindeki yaşam koşullarına uyum sağlamış olan fokların derilerinin altında kalın bir yağ tabakası mevcuttur. Bu tabaka soğuk sularda yaşayan fokların vücut ısısının çabuk düşmesini önler.
b-)Yerşekilleri: Yeryüzündeki önemli dağ sıralarının yakın bölgeler arasında meydana getirdiği iklim farklılığı canlı yaşamı üzerinde de çeşitliliklere neden olmuştur. Dağların denize bakan yamaçlarında ılıman iklim şartlarına bağlı olarak tür çeşitliliği fazla iken iç kesimlerde azdır. Örneğin, Toroslar ve Kuzey Anadolu Sıradağlarının kuzey ve güney kesimleri farklı bitki türlerinin yayıldığı önemli jeomorfolojik birimlerdir. Denizler karalarda yaşayan canlılar için, karalar ise denizlerde yaşayan canlılar için yayılmaya engeldir.
c-)Toprak: Toprağın fiziksel yapısı, kimyasal özellikleri, nem, sıcaklık ve canlı organizmalar bitki ve hayvanların yaşam alanı seçiminde etkili olur. Örneğin, kalkerli topraklar üzerinde kolaylıkla yayılış gösteren bazı bitkiler, si¬lisli topraklar üzerinde seyrekleşir ya da yok olur. Salyangozlar, kireçli toprakla¬rın olduğu alanlarda yoğunluk gösterirken volkanik toprakla¬rın bulunduğu yerde sayıları azalır. Tuzlu topraklara uyum sağlamış bitkiler diğer topraklarda görül¬mez.
2-)Biyolojik Faktörler
İnsan: İnsan, endüstriyel ve tarımsal faaliyetlerle çevresini önemli ölçüde değiştirir. Bu değişiklikler de yeryüzündeki canlıların yaşam alanını etkiler. İçinde bulunduğumuz yüzyılda dünya nüfusunun hızla artması, sanayi ve teknolojideki gelişmeler ekosistemdeki tür kayıplarını oldukça arttırmıştır. Yapılan araştırmalarda günümüzdeki tür kayıplarının geçmişe göre 1000 ila 10 bin kat fazla olduğu belirtilmektedir. Tür kayıpları ekosistemdeki bütün can¬lıların yaşamını doğrudan etkilemektedir. Her bir tür birbiri ile karşılıklı ilişki içinde olduğundan bir türün yok olması ekosistemin dengesini bozmaktadır.
Nüfus artışına bağlı olarak şehirlerin yayılım alanlarının gittikçe genişlemesi birçok canlı türünün yaşadığı çevreyi daraltmış ya da yok etmiştir. Hayvan ve bitki türlerinin çok azı şehir ort***** uyum sağlayabilmiştir. Örneğin, serçe genellikle insanların yaşadığı yerlerde bulunan bir kuş türüdür, eskiden tahılla beslenirken günümüzde değişen şartlara göre çok farklı besinler yemeye alışmıştır.
3-)Paleocoğrafya:
a-)Kıtaların kayması
:
Kıtalarda ve iklimlerde meydana gelen değişiklikler, canlıların yeryüzüne dağılışını önemli ölçüde belirlemiştir.
Yeryüzünde, tek büyük kara parçası olan Pangea'dan bugünkü görünümünü alana kadar geçen süre boyunca kara ve denizlerin dağılışında büyük değişiklikler meydana gelmiştir. Kıtaların yaklaşması ya da uzaklaşması bitki ve hayvanların göç yollarının değişmesine, daha önce bir arada bulunmayan türlerin birbirleriyle karşılaşarak etkileşimlerine neden olmuştur.
b-)İklim değişiklikleri:
İklim değişikliğine bağlı olarak deniz seviyesinde meydana gelen değişimler, kıyılarda yaşayan bazı türlerin kitlesel olarak yok olmasınaneden olmuştur. Buzul Çağların¬da buzulların kapladığı alanlar genişlediği için kara hayvanlarının yeryüzünde yayılış alanları daralmıştır.
Su seviyesindeki değişiklikler, okyanuslardaki habitatların ya tümüyle yok olmasına ya da azalması¬na neden olmuştur. Bu değişimlerden en çok etkilenen yerler canlı çeşitliliğinin bol olduğu mercan kayalıklarıdır.
Kıtaları birbirine bağlayan geçitlerin sular altında kalması ve zaman zaman kara hâline geçmesi hayvanların göçlerini etkilemiştir. Örneğin, Bering Boğazı'nın kara hâline geçmesi Sibirya'dan Kuzey Amerika'ya olan göçleri meydana getirmiştir. Bu durum, her iki kıtadaki hayvan türlerinin birbirine ben¬zemesinde etkili olmuştur.

EKVATORAL YAĞMUR ORMANLARI
-Dünyadaki bitki ve hayvan topluluklarının %50-%70’ini bu ormanlarda barınmaktadır.
-10 km² lik yağmur ormanı alanında ortalama olarak;
• 15.000 tür çiçek
• 400 tür kuş
• 60 tür kurbağa
• 4000 tür böcek
• 750 tür ağaç
• 100 tür sürüngen vardır.


1.EKOSİSTEMLERİN İŞLEYİŞİ:

Ekosistem; canlılar ile bunların çevreleri ve aralarındaki ilişkilerden oluşmaktadır. Dünya ekosistemini diğer bir deyişle ekosferi atmosfer, hidrosfer, litosfer ve biyosfer oluşturur. Ekosfer; kara, deniz ve tatlı su olmak üzere üç büyük ekosisteme ayrılır. Bu büyük ekosistemlerin içinde çok sayıda daha küçük ekosistemler bulunur.
A-)Su Ekosistemlerinin Doğal Sistemlerin İşleyişine Etkisi: (Rakamlarla Su Döngüsü)
• İnsan vücu¬dunun % 65'i, bitkilerin ağırlığının % 60-85'i su¬dan oluşmaktadır.
• Okyanusların ortalama derinliği 3700 m olmakla birlikte okyanuslardaki bitki ve hay¬van türlerinin çoğu ise güneş ışınlarının erişebildiği ilk 100 m'lik derinlikte yaşar.
• Okyanus ekosistemi içinde her birinin kendi çevresi ve çeşitli yaşam biçimleri bulunan çok sayıda farklı boyutlarda ekosistemler yer alır. Bu ekosistemler içerisinde farklı tür¬lerde canlılar yaşamaktadır.
• Yerkürenin ısı bilançosu, ısının yalnız yarısı¬nın hava ile taşındığını göstermektedir. Kalanı ise okyanus akıntılarıyla taşınmaktadır. Örneğin, Gulf Stream (Golf Sitrim) sıcak su akıntısı, Meksika Körfezi'nden başlayıp Atlas Okyanusu'nu geçerek İngiltere'ye ulaşır. Bu akıntı günde 97 km hızla dünyadaki bütün nehir sularının yaklaşık 100 katı civarın¬da bir su kütlesini hareket ettirir.
• Okyanuslardan atmosfere taşınan toplam tuz miktarının yıllık 10 milyon ton olduğu hesaplanmıştır.
• Havada asılı durumdaki küçük tuz kristallerinin yoğuşma olayında önemli etkileri vardır. Aerosol denen bu küçük parçacıklar, bulutların oluşumunu sağlar.
• Yağmur damlaları yere düşerken havada bulunan aerosolleri yakalayarak toprağa indirir. Yağışlarla toprağa inen bu tozlar, tarlaların verimini arttırmak için kullanılan geleneksel gübrelerin bazılarının küçük örnekleridir (kalsiyum, magnezyum, potasyum vb. metallerin fosfatları ve sülfatları). Her yıl yağ¬murlarla kara parçalarının yüzeyine 150 milyon ton gübre düştüğü tahmin edilmektedir.
• Akarsular birçok bitki ve hayvan türü için yaşam alanı oluşturur. Bir akarsuda eğim kesintileri ve çağlayanlar varsa biyolojiik üretim ve çeşitlilik az olur. Yatak eğiminin fazla olduğu yerlerde bol miktarda alüvyal malzeme taşınıyorsa akarsu bulanık bir görünüm arz eder. Suyun bulanık olması birçok canlı için olumsuz sonuçlar doğu¬rur.

B-)Su Döngüsü:Hidrolojik Döngü
Su molekülleri; güneş enerjisi ve yer çekiminin etkisiyle litosfer, hidrosfer, atmosfer arasında hareket eder. Bu hareket sonucunda su döngüsü denilen büyük bir sistem oluşur.
Okyanuslar, gezegenimizin su çevriminde önemli rol oynar. Yeryüzündeki suların buharlaşması ile oluşan nem, yoğuşarak bulutları meydana getirir. Atmosferik hareketlerden olan yağışlar, suyun tekrar tekrar kullanıldığı bu çevrimin önemli bir parçasını oluşturur. Bir yağmur damlacığı yılda birçok kez buharlaşıp yeniden yağış olarak yeryüzüne döner. Böylece yaklaşık 4 milyon km3 su, karalar ile atmos¬fer arasında hareket eder.
Terleme:Bitkilerin terlemesi ile olan buharlaşmadır. Atmosferdeki nemin yaklaşık %10'unu karşılar.
Yağış:Suyun bulutlardan katı veya sıvı hâlde yeryüzüne geri dönmesidir.
Yer altı akışı:Suyun yer altında oluşturduğu kanallar aracılığıyla akışa geçmesidir.
Yüzey akışı:Kar buz erimeleri yağışlar sonucu olşan su ve bazı kaynak sularının eğim doğrultusunda akışıdır.Karalar düşen yağışın büyük bir kısmı akarsularla okyanuslara taşınır.
Buharlaşma:Suyun sıva halden gaz veya buhar haline dönüşmesidr.Okyanuslar göller ve nehirler buharlaşma yoluyla atmosferdeki nemin yaklaşık %90’ını karşılar.
Yoğuşma:Havadaki su buharının sıvı hale geçmesidir.Yoğuşma bulutları oluşturur.
CANLILAR ARASINDA BESİN ZİNCİRİ VE BESİN PİRAMİDİ
Bütün canlılar yeşil bitkilerden yani üretici canlılardan; direkt veya dolaylı olarak yararlanırlar. Böylece besin zinciri oluşur. Besin zincirinin devamı ışık enerjisi ile sağlanır. Ekosistemde bütün yeşil bitkiler üreticiler çeşitli bakteriler ve mantarlar ise ayrıştırıcı organizmaları oluştu¬rur.
Besin piramidinde şu özellikler görülür:
1. Ekosistemde enerjinin gerçek kaynağı güneştir. 2-Üst basamaklara doğru gidildikçe biokütle yani grubun bütün bireylerinin toplam kütlesi azalır. 3-Besin piramidinde üreticiden son tüketiciye doğru gidildikçe organizmaların dokularında zehirli madde birikimi artar. 4- Besin zincirlerinde bir üst basamağa enerjinin sadece %10'u aktarılır. Her basamakta yaklaşık %90 enerji kaybı olmaktadır. Buna %10 yasası denilmektedir. 5- Bir besin zincirinin oluşabilmesi için ortamda üreti¬cilerle saprofitlerin olması gerekir. Saprofit ve kemosentetik canlılar besin piramidinin her basamağında bulunurlar. 6-En verimli besin zinciri kısa olanıdır. Enerji dönüşümü verimli olur. 7- Besin zincirinde yer alan canlıların vücut büyük¬lüğü ile sayıları arasında ters bir orantı vardır. 8- Üst basamaklara çıkıldıkça canlıya aktarılan biyoenerji ve birey sayısı azalır. Bireysel kütle artar.
MADDE DÖNGÜLERİ
Bir yaşama birliğinin sürekliliği, bu birlik içindeki mad¬de devrine bağlıdır. Bu yüzden ekosistemde H2O, C, N ve P gibi maddeler, madde devirleri hâlinde devam¬lı olarak kullanılır. Fiziki çevreden organizmaya alınan su ve besinler sonra tekrar çevreye kazandırılır
KARBON DEVRİ:
Atmosfere CO2 veren olaylar şunlardır:
1. Bitki ve hayvan solunumu
2. Bitki ve hayvan ölüsünün ve canlı artıklarının çürümesi (Pütrifikasyon=kokuşma)
3. Çeşitli kömür, petrol doğal gazlarının yanması
4. Mermer ve kireç taşının parçalanması
OKSİJEN DEVRİ:
Oksijen canlılık için en gerekli elementlerdendir. Canlı organizmalar hücrelerinde besin maddelerini yı¬karken atmosferden aldıkları oksijeni kullanırlar. Bu reaksi¬yon sonucu oksijen suyun yapısında açığa çıkar.Su molekülü fotosentezde kullanılır ve suyun oksijeni yine atmosfere verilir.
AZOT (N) DEVRİ:
Azot; aminoasitler, pürin ve pirimidin bazlarının sen¬tezi için gereklidir. Canlılarda N alma mekanizmaları birbirinden farklıdır. Hayvanlar, azotu protein ve aminoasitler şeklinde; bitkiler ise amonyak ve nitratlar halinde alırlar. Çok az canlı azotu gaz olarak kullanabilir.
Atmosferdeki azot, şimşek ve yıldırım sa¬yesinde nitrik aside dönüşür. Nitrik asit de yağmur ile yeryüzüne ulaşır. Nitrik asit toprakta nitrat hâline dö¬nüştürülür. Baklagillerin köklerindeki bakteriler (Rhizobium bakterileri) ile topraktaki bazı mavi - yeşil algler havadaki azotu tutabilme özelliğine sahiptir. Bitkiler kökleri ile topraktaki nitratları alırlar ve azot içeren proteinleri üretirler.
Otçul hayvanlar bitkilerle beslenirler ve azot böylece hayvanlara geçer. **ü bit¬ki ve hayvanlardaki proteinler, ayrıştırıcılar tarafından (saprofit bakteriler) amonyağa çevrilir. Daha sonra nit¬rit bakterileri amonyağı (NH3) nitrit haline (NO2 tuzla¬rı) oksitler. Nitrat bakterileri ise nitriti, nitrat haline (NO3 tuzları) dönüştürürler (NİTRİFİKASYON). Nitrit ve nitratların nitrojen gazına çevrilmesine DENİTRİFİKASYON denir. Denitrifikasyon bakterileri nitratların bir bölümünü azot gazına dönüştürür. Azot (N) döngü¬sü böylece tamamlanır. Azot bakterileri inorganik maddeleri oksitleyerek kemosentez olayını gerçekleş¬tirir.
FOSFOR DEVRİ:
Fosforun doğadaki kaynağı fosfatlı kayaçlardır. Fosfor atmosferde bulunmaz. Fosforun döngüsü karalardan denizlere, denizlerden karalara doğrudur. Fosfatlı kayaçların aşın¬ması sonucu serbest kalan fosforun bir kıs¬mı toprağın yapısına, bir kısmı da sulara ka¬rışır. Sulara karışan fosforun karalara dönü¬şü balıklar aracılığıyla olur. Balıkların hay¬vanlar tarafından yenilmesiyle fosfor hay¬vanların bünyesine geçer. Hayvanların öl¬mesiyle oluşan canlısal artıklardaki fosfor saprofitler yardımı ile tekrar toprağa geçer. Fosfat bitkiler tarafından alınır ve organik fosfat haline getirilir. Bu organik fosfat bes¬lenme yoluyla hayvanlara aktarılır. Bitki ve hayvanların ölmesiyle fosfor tekrar toprağa döner.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder